top of page

Y Kuşağı Neden En Çok Tükenen Kuşak?

  • Yazarın fotoğrafı: Mehmet Baykan
    Mehmet Baykan
  • 17 Tem
  • 2 dakikada okunur
Y Kuşağı Neden En Çok Tükenen Kuşak?
Y Kuşağı Neden En Çok Tükenen Kuşak?

1980 ve 1990’larda doğan, bugün iş gücünün büyük bir bölümünü oluşturan Y kuşağı, günümüzde tükenmişlik sendromunu en yoğun yaşayan jenerasyon olarak öne çıkıyor. Peki neden? İnsan kaynakları bu konuda ne yapabilir?


Geçmişin Vaatleri, Bugünün Gerçekleriyle Örtüşmüyor

Y kuşağı, çocukken istikrarlı bir kariyer, ev sahibi olma hayali ve dengeli bir yaşam döngüsüyle büyüdü. Ancak bu nesil, çoğu zaman kendilerine sunulan gelecek vaadinin oldukça uzağında bir gerçeklikle karşılaştı.


X kuşağı için aynı şirkette yıllarca çalışmak ve düşük maliyetle ev almak mümkündü. Oysa Y kuşağı, ne bu kadar uzun süreli iş güvencesine ne de erişilebilir konut fiyatlarına sahip olabildi. Öte yandan Z kuşağı için zaten böyle bir hayal kalmadı. Y kuşağı, ebeveynlerinin sahip olduğu standartlara ulaşamadan çocuklarına daha da belirsiz bir gelecek sunma endişesi taşıyor. Bu duygusal ve ekonomik baskı, doğal olarak tükenmişlik oranlarını artırıyor.


Tükenmişlik Oranları Alarm Veriyor

Yapılan araştırmalara göre Y kuşağının %66’sı “orta” ya da “yüksek” seviyede tükenmişlik yaşadığını belirtiyor. Bu oran X kuşağında %60, Z kuşağında %56 ve Baby Boomer kuşağında ise %39 seviyesinde. Bu fark, ciddi bir yapısal sorunu işaret ediyor.


Çalışan bağlılığı danışmanı Leah Phifer Buck, Y kuşağının kişisel ve profesyonel stresin mükemmel bir fırtınası içinde kaldığını söylüyor. Bu grup genellikle hem çocuklarına hem de yaşlanan ebeveynlerine bakım sorumluluğu taşırken, kariyerinde de yoğun beklentileri karşılamaya çalışıyor. Bu ikili yük, tükenmişlik riskini daha da artırıyor.


Ekonomik Dalgalar Arasında Sıkışmış Bir Nesil: Y Kuşağı

Y kuşağı, iş hayatına atıldığından beri birçok ekonomik krizi deneyimledi. 2001’de dot-com balonunun patlaması, 2008’deki küresel ekonomik kriz, ardından COVID-19 pandemisi ve günümüzde artan ekonomik belirsizlikler, bu kuşağı sürekli bir belirsizlik duygusuyla baş başa bırakıyor. Tüm bu faktörler, hem kişisel hem de profesyonel yaşamlarında istikrar bulmalarını zorlaştırıyor.


Aflac’ın Strateji Sorumlusu Matthew Owenby’ye göre, bu durum yalnızca dışsal faktörlerle ilgili değil. Aynı zamanda iş yerinde liderlerin yeterince iş-yaşam dengesi örneği sunmaması da tükenmişliği artırıyor. Owenby, yöneticilerin çalışanların iş temposunu belirleyen temel aktörler olduğunu ve kötü liderliğin tükenmişliğin ana nedenlerinden biri olabileceğini vurguluyor.


İnsan Kaynakları Ne Yapabilir?

Leah Phifer Buck’a göre, Y kuşağının temel motivasyonu sadece kendileri için değil, sistemin geneli için daha iyisini yapma isteği. Daha iyi bir çalışan, lider, ebeveyn olma arzusu, zaman zaman bu neslin kendini duvara toslamasına neden olabiliyor. Bu noktada çözüm, hem kurumsal yapının dönüşümünde hem de bireysel farkındalığın gelişmesinde yatıyor.


İlk adım olarak, çalışanlara sunulan ruh sağlığı hizmetlerinin sadece var olması yeterli değil; bu hizmetlerin açık, anlaşılır ve sürekli bir şekilde anlatılması gerekiyor. Buck, birçok kurumun mental sağlık desteği sunduğunu ancak çalışanların bundan haberdar olmadığını söylüyor. İK departmanlarının bu faydaları anlatma biçimini gözden geçirmesi kritik önem taşıyor.


Ayrıca iş-yaşam dengesinin sadece bir söylem olmaktan çıkıp gerçek bir kurumsal değere dönüşmesi gerekiyor. Owenby’nin de belirttiği gibi, liderler yalnızca bu dengeyi konuşmakla kalmamalı; onu uygulamalı ve çalışanlarına da örnek olmalı. Bunun için yöneticilere özel farkındalık ve liderlik programlarının geliştirilmesi önemli bir adım olabilir.


Gelecek Kuşaklar Daha mı Şanslı Olacak?

Buck, Z kuşağının tükenmişlik konusunu daha açık konuşması ve bu konuda farkındalık yaratması açısından umut verici olduğunu düşünüyor. Henüz tüm cevaplara sahip olmasalar da, bu konuyu gündeme taşımaları bile ilerisi için olumlu bir işaret.


Tükenmişlik yalnızca bireysel bir sorun değil; sistemsel dönüşüm gerektiren bir kurumsal mesele. Özellikle Y kuşağının içinde bulunduğu yoğun baskı ortamı, iş dünyasında daha empatik, destekleyici ve sürdürülebilir uygulamaların gelişmesini zorunlu kılıyor. İnsan kaynakları ise bu dönüşümde anahtar rolde.

Yorumlar


Kategoriler

bottom of page